Og Mandino - Dünyadaki En Büyük Satıcı
Tahtaya kaldırdığımız bu eser, çok satan romanlardan
biriymiş. Gerçi görünürde roman olsa da, muhtevasıyla kişisel gelişim türüne
göz kırpan, makas alan bir kitap olmuş. Hikayesi çok karmaşık değil, ebat
olarak da kitap cılız. Ama okurlara göre fikri alt yapısı epey kallavi gelmiş
olacak ki, her daim bestseller kalmış.
Kurgulanan öyküde, ihtiyar bir satıcımız var. Ama ne satıcı.
Bizim argodaki manasını aklına getirme, zira bu adam sadece eşya satan bir
satıcı. Çok da meşhurmuş. Deve bakıcılığından sıkılıp, ticarete atılır
satıcımız, ilk hamlesinde başarısız olur. Elindeki ipekli kaftanı satamaz,
mağarada bir beşikte, cıbıl uyuyan bir bebeye acır, beleşten sermayeyi orada
bırakır. O sıra gökte bir yıldız parlar ve bu yıldız eşliğinde kasabasına geri
döner. Ustası bu parlak yıldızın hareket etmesini ve dahası, bizim acemi
satıcının üzerinde dolaşır gibi seyir eylemesini, bir işaret olarak beller.
Sonra bir vakit zaman geçer ve bizim baş kahramanın ustası, ölüm döşeğindeyken
vasiyetini edip mirasını bırakır.
- Miras mı!!! Kaç milyon dolars acep?Usta; balık vermem diyor, sana balık tutmayı öğreteceğim diyor. “Hasssiktir be!” Tabi balık için ufak bir olta takımı babında, bir kese altın da bırakıyor. Asıl miras ise, ahşap bir sandıkta muhafaza edilen parşömen tomarlarıymış. İşte kişisel gelişim faslı da bu kısımda başlıyor. Görünürde satıcılığın esasları hakkında öğütler silsilesi, özü ise hayatta başarılı olmak için uyulacak yasalar. “Sakın vazgeçme, dünün hayıflanmalarını yarının umutlarını bırak bugüne bak, omuzların dik olsun, sen özelsin, aslansın, kaplansın, senden bir tane daha yok, çok yeteneklisin ve her şeyi pazarlayabilirsin, hadi durma, ananı boyayıp babana satmanın tam vaktidir şimdi!” gibisinden bir yığın motivasyon sözleri yer alıyor o parşömenlerde. Bu gazla acemi satıcımız da dünyanın en iyi satıcısı olu vermişmiş. Hasılı kahramanımızın ihtiyarlığı gelip çatınca, yerine birini tayin etmesi gerekiyor. Fazla detaya girmiyorum, berduş kılıklı bir herif çıka geliyor ve mirası devralıyor. Şimdi diyeceksin ki; “Ulan o ipek kaftanı hibe ettiği cıbıl bebe, kesin bu berduştur.” Yaklaştın ama değil. Meğer o bebiş, Hz İsa’imiş. “Yok amk!” dediğini duyar gibiyim, ben de benzer bir nida terennüm etmişidim. Neyse işte bu kitap da böyle, roman kılığına girmiş bir kişisel gelişim şeysi. Unutmadan, kitabın girişinde, yazarın ağzından kısa bir öz geçmiş de ilave etmişler. Adam güzel anlatıyor hayatını. Ama küçük bir serzeniş de sezdim sanki. “Kitap epey sattı. Hatta tüm telif haklarımı sattıktan sonra bile, hâlâ satıyor. Ulan satmasa mıydım şu telifi acep? Tüh! Ucuza kapattı adi yayıncı.” Meraklısına tavsiye edilebilir. Çok şaapmadım fakat sen bilirsin hacı.Notu: 6,0 çekilebilirsinn.
Yorumlar
Yorum Gönder