richard feynman - Fizik Yasaları Üzerine
Tahtaya kaldırdığımız bu eser, “Ne menem
şeymiş şu fizik âlemi.” Diyenler için hazırlanmış. Yazarın konferanslarından
derlenmiş. Geniş ve derin mevzular var tabi, ama biz bir ucundan tutsak da
yeter.
Newton Paşa demiş ki, kuvvetin Güneş
yönünde olduğunu ve eğer gezegenlerin periyotlarının Güneş’ten olan
uzaklıklarıyla nasıl değiştiği bilinirse, bu kuvvetin uzaklık ile nasıl değiştiği
de bulunabilir. Ve kuvvet, uzaklığın karesi ile ters orantılıymış.
Buraya kadar Newton pek bir şey söylemiş
sayılmaz; çünkü yalnızca Kepler’in ifade ettiği iki şeyi farklı biçimde dile
getirmiş oldu. Biz bunları yemeyiz. Birincisi, kuvvetin Güneş yönünde olduğunu
söylemekle; İkincisi de, kuvvetin uzaklığın karesi ile ters orantılı olduğunu
söylemekle aynı şey. Bizi mi yiyon Newton dayı!
İnsanlar Jüpiter’in uydularının Jüpiter
çevresinde nasıl hareket ettiklerini teleskopla zaten görmüşlerdi. Bu hareket
tıpkı Güneş sisteminde olduğu gibiydi. Sanki uydular Jüpiter’e doğru
çekiliyorlardı. “Yer çekiyo anam!” Ay da Dünya’nın çekiminde, çeken çekene
gardaş! Ay, Dünya çevresinde döner ve Dünya’ya doğru çekilir. Sanki her şey
birbirinin çekimi altındaymış gibi görünüyor. Çekersen çekilirsin veya çalma
kapıyı, çalarlar kapını.
Şimdi Newton Efendi diyor ki, Ay’ı
yörüngede tutan çekim, nesneleri Dünya’ya çeken kuvvetle aynıdır.
- Ulan birkaç yüzyıl önce doğsaydım, benim de aklıma gelirdi bu. Hassiktir be!
Şimdi biraz beyin yakalım. İşte geliyor.
Ay’ın bir saniyede ne kadar yol aldığını
bulmak zor değildir. Yörüngenin boyutunu biliyoruz; Ay’ın Dünya çevresini bir
ayda dolaştığını da biliyoruz. Öyleyse, bir saniyede ne kadar yol aldığını
hesaplayabiliriz. Buradan da Ay’ın, düz doğru boyunca gitmeyip yörünge boyunca
gitmekle, düz doğrudan ne kadar aşağıda olduğu hesaplanabilir. Bu uzaklık bir
inç’in[4] yirmide biri (0,127 cm) kadardır. Ay’ın, Dünya’nın merkezinden
uzaklığı bizim merkezden uzaklığımızın altmış katıdır. Biz merkezden 4.000 mil
uzaktayken Ay, Dünya merkezinden 240.000 mil uzaktadır. Bu durumda ters kare
yasası doğru ise, yeryüzündeki bir cisim saniyede 1/20 inç X 3.600 (60’ın
karesi) kadar düşer. Çünkü kuvvet A/a gidene kadar ters kare yasasına göre 60 X
60 kat zayıflamıştır. 1/20 inç X 3.600 yaklaşık 16 foot (ft.)'tur.
Nasıl, nöronlar ısındı mı? Yoksa bir ben
miyim ulan aklı kıt! Peki biraz daha akıtalım.
Galileo’nun deneylerinden, cisimlerin saniyede
16 foot düştüğü bilinmekteydi. Bu, Newton’un doğru iz üzerinde olduğunu, geriye
dönüş olmayacağını ortaya koyuyordu. Çünkü, Ay’ın yörüngesindeki periyodu ve
Dünya’ya uzaklığı ile, Dünya’daki bir nesnenin düşerken bir saniyede ne kadar
yol alacağı gibi birbirinden tamamen bağımsız iki olguyu birleştiren yepyeni
bir şey bulundu. “Taaa zeee leer!” Bu sonuç her şeyin doğru olduğunu gösteriyor.
Daha sonra Newton birçok yeni şey ortaya
çıkardı. Çekim yasasının ters kare olması durumunda yörüngenin şeklinin ne
olacağını hesapladı ve bunu bir elips olarak buldu.
- Bir dakka gardaş! Bilgi hafsalamı şöyle bir kurcaladım da… Elips yörüngeleri, Antik Mısır astrologlarının zaten bildiğini anımsadım. Hayır, belki bu konulara biraz yabancıyım ama hepten de kütük sayılmam yani. Neyse. Yine de sen öyle devam et, Aslan yürekli Richard.
“Bilim ilerleyip daha hassas ölçümler yapıldıkça
Newton yasası da daha zorlu sınamalarla karşılaştı. Bunlardan ilki Jüpiter’in
aylarıyla ilgiliydi. Uzun süre dikkatle yapılmış gözlemlerle hareketlerinin
Newton yasasına uyumu saptanabilirdi. Ancak sonuç bunun doğru olmadığını
gösteriyordu. Jüpiter’in ayları, Newton yasası ile hesaplanmış zamana göre,
bazen sekiz dakika ileri, bazen de sekiz dakika geri olan bir fark
oluşturuyorlardı. Bu fark Jüpiter’in Dünya’ya yakın olduğu zamanlarda ileri,
uzak olduğu zamanlarda ise geriye doğruydu. Bu tuhaf bir durumdu. Yerçekimi yasasına
güveni tam olan Roemer , bu durumda, ışığın Jüpiter’in aylarından Dünya’ya
gelmesinin zaman aldığı gibi ilginç bir sonuç çıkardı. Ayrıca, bu aylara
baktığımız zaman gördüğümüz şey onların o andaki durumu değil, ışığın bize
varması için geçen zamandan önceki durumuydu. Jüpiter bize yakın olduğunda ışık
daha kısa sürede, uzak olduğunda ise daha uzun sürede varıyordu. Bu nedenle
Roemer’in, gözlemleri zaman farkı yönünden şu kadar erken, bu kadar geç
olmalarına göre düzeltmesi gerekiyordu. Bu yolla ışığın hızını ölçmeyi
başarmış, ışığın bir anda yayılan bir şey olmadığını da ilk kez göstermiş oldu.”
Kitapta Newton yasası haricinde başka
fikirlere de yer verilmiş. Bana çok atmasyon geldi ki yazarımız da zaten o
görüşü çürütüyor. Aslında uzaydan tüm cisimler üzerine küçük parçacıklar
yağıyor ve o parçacıkların itişiyle Dünya, Güneş’e taraf çekiliyor. Zira Güneş
cephesinden gelecek olan parçacıklar, Güneş’e takıldığı için Dünya, diğer
yönlerden gelen itişin etkisinde kalıyormuş. Muş muş da muş muş. Hadi lan ibiş!
Neden böyle olamayacağını yazar anlatıyor. Bu fikri ve çok daha fazlasını
öğrenmek isteyen, oturup okusun.
Notu: 6,0 çekilebilirsinn.
Yorumlar
Yorum Gönder