Adelbert Von Chamisso - Peter schlemihl'in Garip Hikayesi
Tahtaya kaldırdığımız bu eser, klasik bir kitap. Yazarının
kısa hayat hikayesi, metnin başına iliştirilmiş, kurgunun nasıl oluştuğu
konusunda tahmin yürütebilirsin. Adamımız Fransız asıllı, Alamanya’da ikamet
ediyor. Ama bacaksız Napolyon hücuma kalkmış, Avrupa’ya savaş ilan etmiş. Hal
böyle olunca yazarımız da iki ucu boklu değnekle muhatap olacak. “Hangi tarafı
tutsam ki acep?” Yaradana sığınıp Fransa’ya karşı savaş cephesine katılıyor. Fakat
Almanlar da bıyık bükerler. “Güven olmaz bu puşta! Sonuçta kütüğü Fransa’ya
kayıtlı.” İşte bu ön yargıların kuşattığı bir vakitte, böyle güzel kurgulanmış
bir hikaye ortaya çıkacak. Gerçi yazar, hikayenin üretim esnasını, dayandığı
temeli farklı anlatıyor.
- Bir gün şapkamı, çantamı, üstümü başımı alamadan dışarı çıkmıştım. Neredeyse gölgemi de unutacaktım.
Şimdi yazarın başına acaba ne geldi de, nasıl bir basılma,
telaş halinde oldu da, böyle cascavlak (sivil) sokağa çıktı diye sormuyoruz.
Özel hayatı bizi alakadar etmez.
Kitabın özeti ise şu şekilde:
Cebinden her boku çıkaran, gri elbiseli bir adamımız var.
Baş kahraman da görüyor bunu ki, adam cebinden çadır, halı, iyi cinsli at
vesaire çıkarıyor. “Ne ayak lan bu herif?” diye içinden geçiriyor. İşin tuhafı,
kahramanımızdan başka kimseye bu cebi dipsiz kuyu herif, garip görünmüyor.
- Arkadaş adam cebinden 4x4 cip çıkartıyor, kimse de demiyor ki; sen bunun ÖTV’sini ödedin mi diye!
Sonra grili adamımız, baş kahramana yaklaşıp bir teklif
yapar. “Ben size bir altın kesesi vereyim, ki bu kesedeki paralar hiç bitmez,
çıkardıkça çıkarırsın, sonu gelmez. Siz de bana gölgenizi satın.” Bu nasıl
ticaret ulan diyebilirsin, ben dedim. Kahramanımız da aynını diyor, ancak kabul
de edecek. Adam yerdeki gölgeyi toparlayıp cebine atıyor. Başta her şey
güzeldir, dipsiz para kesesiyle lüks bir hayat yaşar. Tabi sonra tat tuz
kaçıyor. Kahramanımızı her gören, “Ah zavallı! Gölgesi yok.” diyor veya lanetlenmiş gözüyle bakıyor. Hatta adama kız
bile vermiyorlar. “Sokak köpeğinin bile gölgesi varken, ben gölgesiz birine kız
mı vereceğim? Siktirsin gitsin pezevenk!” Olaylar olaylar. Hasılı grili çakal
yine çıka gelir. Bu sefer “Gölgeni geri vereyim istersen, ama öldükten sonra da
ruhunu alırım. Para kesesi de sende kalsın.” Papaz her zaman pilav yemez tabi,
bu ticaret, ısrara rağmen kabul görmez.
- Oğlum sat şu ruhunu.
- Gölgemi sattığıma pişman oldum, ruhumu satarsam siksinler!
Hasılı yeni bir ticaret daha olmayacak. Tabi yeni, başka
sihirli bir eşya keşfedilir. Dünyayı dolaştıran çizmeler bulur. Artık kendini
ilme ve araştırmaya verir, kendine büyük bir ders çıkarır. Şimdi ben böyle özetleyince
pek bir boka benzemedi. Ama garanti ederim, öykü çok kalite. Ana fikri
anlatmaya çalışıp onu da bok etmeyeyim istiyorum. Tabi küçük bir kırıntı
bırakmasam içimde kalır. "İnsanlar, gölge gibi somut dahi olmayan takıntılar ile
ne kadar saçma tutumlar içine giriyor, saçma yargılamalarda bulunuyor."
Vurucu
bir fikir çıkaramadığımı düşünüyorsan, seni kitabın başına alalım, sonra gel
bizi aydınlat.
Notu: 7,0 çekilebilirsinn.
Yorumlar
Yorum Gönder