U. Rıfat Karlıova - Çin Modern Tarihinde Yolculuk
Tahtaya kaldırdığımız bu eser, az bilinen fakat üzerine çok
konuşulan bir memleket hakkında yazılmış. Kitabın yazarı, Çin ile alakalı
tahsil yapmış, sonra da kapağı oraya atmış. Malumata göre biraz popüler de
olduğu yazıyor, bilemedim. Bir buçuk milyarlık ülkede ne kadar bilinir olman
lazım ki, sana popi diyelim. Yani bir milyon takipçin olsa, tırt kalırsın
orada. Bir defa adamların kitap yayımı hakkında bir şeyler duymuştum; en az
basım sayısı dört buçuk milyon. O sayı bizde seni bestsellerin bestsellerine
sokar. Yine muhabbeti uzattık, mevzuya giriyorum.
Kitabın genel şekline bakarsak, detaylı araştırma yapılmış.
Ama anlattığı meseleler çok ayrıntılı, beyni yakan türden değil. Kaynakçası,
dip notları ziyade, anlatılan hadiselerin uzunluğu ise kafi.
Geçiyoruz muhtevaya:
Bir dönem memlekette bir yasa çıkarılmış; herkes saçını
kazıtacak ve yalnız tepesinde bir at kuyruğu bırakacak. Kanuna uymayanların
cezası, ölüm.
- İyi de benim saçlarım dökülüyor ve tepem bayağı seyrek. Sağdan soldan toparlayıp tepeyi kapatıyordum. Şimdi etrafı budarsam, neyi at kuyruğu yapacağım? Ben de isterim ama… imkan yok!
- Senin için yasada ek fıkra çıkaramayız. Yat şu kılıcın önüne!
- Postiş taksam?Çin tarihine girmişken afyon savaşlarına değinmemek olmaz. İngilizler Hindistan’dan aldıkları afyonu, Çin’de pazara sunuyorlar. Tabi Pazar kalabalık, kapış kapış bir ticaret dönüyor. Millet evin ekmek parasını bile götürüp afyona veriyor, kafalar hep duman. Hele gariban bir kadının anlattıkları var ki… kadınların çalışması çok ayıplanırmış kültürlerinde. (cık cık cık) Evin erkeği yerdeki çulu bile satıp afyona verince, garibim duvardaki tuğlaları ciddi ciddi kemirmiş, yemiş.-Yahu hanım burda pencere var mıydı, yoksa gözüm pencereli mi görüyor?- Gözüne sıçayım da bom bok gör! Boyun devrilsin herif! Evde pirinç vardı da ben mi yemedim!Yönetim bayağı rahatsız bu ticaretten. Yapmayın satmayın şu zıkkımı diyorlar insan gibi, ipleyen yok. Belki anlayış buyurur hanım efendi diyerek, Kraliçe Victoria’ya mektup yazıyorlar.
- Siz kendi topraklarınızda bunu satmıyor, kısıtlıyorsunuz. Kendi vatandaşlarınızın bulaşmasını istemediğiniz bu zıkkımın, bizim topraklarımızda kullanılmasını da istemezsiniz, istememelisiniz. Hani insan olan, istemez bence.Peki el cevap? Haşmetli hatun, bir “I shan’t…” sözünü bile esirgiyor. Lafla hak hukuk aranmayacağını geç olmadan idrak edecekler. Ancak bir de modernleşme yolunda mücadele edecekleri kendi kraliçeleri Cıxı (Sışi) hatun var. Kadın 6000 nüfuslu cariye odasından başarıyla, bin bir fettanlıkla çıkmış. Öyle diş geçirmek kolay değil. Hem yenilikler yapalım diyor, hem de abuk fikirler peşinde. Bak, abartmıyorum. Demir yolu döşenecek, trenle seyahatlar başlayacak. Hatun diyor ki, bu raylar çok ses çıkarıyor ölülerimiz gürültüden rahatsız olmasınlar. En iyisi trenleri atlarla çekelim. Arkadaş! Sanki trene binmek seni modern etmeye yetiyor, hıza ne gerek var der gibi. Bu neyin kafası? Hasılı hatun ölüyor ve ziynet eşyalarıyla defnediliyor. Birkaç yıl sonra da mezarı talan edilecek tabi.Kitapta bunların haricinde daha çok mesele var. Japonların işgali, 1898 boksör ayaklanması, ki bu ayaklanma üzerine çok söz edilir, hadiseler sıralanmış. Çin hakkında merakın varsa, buradan başlayabilirsin. Bu kitap da böyleydi işte.Notu: 6,0 çekilebilirsinn.
Yorumlar
Yorum Gönder