Stefan Zweig - Balzac Bir Yaşam Öyküsü
Tahtaya kaldırdığımız bu eser, entelektüel duvarınıza
ekleyebileceğiniiz tuğla cinsi kitaplardan. Türü; biyografi, ancak çok
güvenilir bir kaynak gibi gelmedi bana. Zira yazarımız, Balzac’ın aklından
geçen duyguları, hisleri, bir bir yazmış. Bu haliyle edebi değeri artmıştır
tabi, aynı nispette de akademik değeri eriyor maalesef. Yazarın notunu kırdık,
sıra eserde.
Yazar olmayı kafasına koyan Balzac, ailesinin ve özellikle
validesinin baskısına rağmen inadından vazgeçmemiş. Yalnızca kız kardeşi
destektir. Takma isimlerle makine gibi hikaye üretip, günlük yevmiyesini
çıkarmış. Sonra bir yayıncının klasikleri tekrar basma fikrini çok beğenir, “Ben
bu işte varım!” diyerek dalar. Çok küçük puntolarla hazırlayacaklar kitapları
ve böylece tek ciltte, üç beş eseri piyasaya sürmüş olacaklardı. Ne teoride ne
de pratikte işlerliği yok bence. Pratiği sakat zira optik sektörünün emekleme
çağında o kadar küçük metinler okuyanı biraz yıpratır. Teoride vasat oluşunun
nedeni ise, sosyete kitaplıklarının göze de hitap etmesiydi. Yani raflarda ne
kadar kitap var, o kadar ollallaa! Hasılı hevesle girişilen yayıncılık, hüsran
ve borç yığınıyla sonlanacak. Uslanır mı peki Balzi? Hayır. Sanki biraz fazla
hayal kuruyor. Ve ya öyle demiyelim de, elini attığı iş, kuruyor. Mesela bir madencilik
serüveni olmuş ki, tam girişebilseydi köşe olacaktı. Gel gör ki İtalya’daki
gümüş madeni ona yar olmuyor ve küpü başkası yükleniyor. Bir dönem sardığı
antika eşya merakı var ki, düşman başına… bit pazarında gördüğü ahşap masayı,
kafasında fantastik yakıştırmalarla süslüyor önce, sonra bundan iyi para
kaldırırım diyerek yükleni veriyor. Beyninin sözel ve edebi yanı o kadar ağır
basıyor ki, sayısal ve mantık kısmının işlevini dahi üstlenmiş.
On bine alıp iki bine satmaya değil zengin eş dost, dağ
dayanmaz. Bir de lüküs merakı var beyimizin. Turkuaz bastonu olmadan sokağa
çıkmıyor haspam. Bu arada alacaklılardan kurtulmak için de multi parola
sistemleri geliştirmiş. Tabi kafa zehir. Bu kitabı ben yazsaydım, adı; Cüzdan
Komedyası olurdu. Ancak eserin sonunda, ölüm döşeğindeki Balzac’ın tasvirini,
Victor Hugo’ya bırakmak, çok sükseli olmuş. Ben de aynı jesti yapıyor,
Balzac’ın ölümü ardından Victor Hugo’nun sözlerinden bir parçayı kopyalıyı
veriyorum.
“Bu saatin şerefine ve büyüklüğüne o nail
olabilmiştir.
Tabutunu mezara
koyacağımız bu adam, bütün kamuoyunun yaşıyla uğurlanmayı hak edenlerden.
Yaşadığımız çağda bütün boş kurgular anlamsızlığını ortaya koyuyor. Gözler
hükmedenlerin gövdelerine değil, tinsel olanlarınkine yöneliyor ve bu
gövdelerden biri yok olduğunda, tüm ülke ayağa kalkıyor. Toplumsal yas. Bu,
bugün yetenekli bir adamın ölümünden duyduğumuz acıdır; milli yas. Bir dehanın
vefatının üzüntüsü. Balzac adı, efendiler, bir gün dönemimizi geleceğe
taşıyacak olan parlak bir izle kaybolacaktır....”
Notu: 5,7
çekilebilirsinn.
Yorumlar
Yorum Gönder