Şafak Altun - 101 Ekonomi Hikayesi


Tahtaya kaldırdığımız bu eser, Türkiye’nin son yüz elli yılını kaplayan kalkınma hareketlerini derleyip toparlamış. Şöyle bir genele baktım da, hep bir eşeleme, çırpınma, hevesle girişme halindeymişiz. Kıç üstü oturmaktan iyidir tabi. Bazı hikayelerin ilginç bir tarafı var. Girişimcilerde, mesleğini özetleyen soyadı alma takıntısı oluşmuş. Şeker fabrikası kuran Şeker, kağıt fabrikası açan Kağıtçı, demir yolu ihalesine giren ise Demirağ isimlerini alıyor.

Anlatılan kısa hikayeler, maddeler halinde sıralı ve fazla detaya girmiyor. Eğlenmek için güzel, araştırmacıysan yetmez. Ayrıca satır aralarında ufak siyasi göndermeler sezmedim de değil. Benden kaçmaz hacı! Şimdi masum bulduğum küçük alıntılar yapıştırıp notu çakıyorum.

İlk kadın fotoğrafçımız:

Gaziİsmail Hakkı Bey, düzensiz ve yetersiz maaş almakta ve mutsuz bir yaşam sürmektedir. Seyit Ali Ak’ın verdiği bilgilere göre eşi Naciye Hanım da, fotoğraf çekmeye bu dönem başlar. “Yıldız’da Sait Paşanın konağı denilen çok büyük bir evde oturu-yorduk. En üst katında bizim bir oynama salonumuz vardı. Orasını babam fotoğrafhane haline getirdi. Resimle, sanatla yoğrularak büyüyorduk. Tüm ev halkı fotoğrafçılığı benimsemişti. Aile bütçesi daralmaya başlayınca annem, ‘Ben burada fotoğrafhane açacağım’ dedi. Sait Paşa Konağı’nın kapısına uzunlamasına bir tabela asıldı. Üzerinde ‘Hanımlar Fotoğrafçısı-Naciye' yazıyordu. 1919 yılının başıydı.” Ailesinin zor günlerini aşabilmek için, tutucu çevre ve inanışa rağmen, radikal bir karar alan Naciye Hanım’ın bu girişimi, savaşın yol açtığı ekonomik sıkıntıları aşabilmek için Osmanlı kadınını ilk kez evinden dışarı çıkaran ve ekonomik hayata katılmayı sağlayan bir simgeydi. Kadının kadın tarafından fotoğrafının çektirilmesi düşüncesi rağbet görür ve Naciye Hanım’ın fotoğraf stüdyosu kısa zamanda fotoğraf çektirmek isteyen kadınlarla dolar. Naciye Hanım’ın işleri iyi gidince, 1921’de eviyle beraber stüdyosunu Beyazıt’a taşır. Naciye Hanım’ın ünü kısa zamanda tüm ülke geneline yayılır. “Fotoğrafçılık yaptığı yıllarda büyük süksesi vardı. Kurtuluş Savaşı sırasında eşlerini İstanbul’da bırakmış olan erkekler mektuplanrıda, ‘Filan yerde bir kadınlar fotoğrafhanesi varmış. Orada bir resmini çektirerek bana yolla. ’ diye yazarlardı. Hanımlar gelir, yüzleri ve kolları açık bir biçimde fotoğraflarını çektirerek eşlerine yollarlardı. Fotoğrafhaneden kazanılan parayla hiç sıkıntı çekmeden geçinirdik."

 

Bluejean’ın kot pantolona dönüşümü:

 Kamu kuruluşlarına ve orduya personel giysisi sağlayan tüccar-terzi Muhteşem Kot, blucini ilk kez Fransa’da tanıdı. Bu rahat ve bakımı kolay pantolonu Amerika’da çiftçilerin ve sığır çobanlarının giydiğini öğrenen Muhteşem Kot, Türk işçi ve köylüsünün de aynı rahatlıkta bir ürüne ihtiyacı olduğu düşüncesiyle, Türkiye’ye döner dönmez üretime başladı ve 1958 yılında soyadını verdiği ‘Kot’ markasını tescil ettirdi. Levi Strauss’un 1800’lerin sonunda Amerika’yı demiryolu döşeyerek kat eden işçiler için tasarladığı pantolon, Karaköy Necati Bey Caddesi’nden İstanbul çevresine, Ankara’da da Hergele Meydanı ve Samanpazarı’ndan Anadolu’ya yayılıyor, işçi ve köylünün iş elbisesi ihtiyacını karşılıyordu. İlk “Kot” etiketinde dayanıklılığının göstergesi olarak bir pantolonu iki yana çeken atlar kullanıldı. Yeni pantolona markasından dolayı ‘kot pantolon’ adı verildi ve marka artık ortada olmamasına karşın, Muhteşem Bey’in soyadı bugün de hala kullanılan bir ‘generic brand’ olarak tarihteki yerini aldı. Muhteşem Bey’in ürettiği kot pantolonlar, blucinler gibi giyildikçe beyazlamak yerine lacivert rengini koruyor, çok yıkandığında ise sararıyordu. Gerçi, Türk işçi ve köylüsü için bu durum önemli bir sorun teşkil etmiyordu; ancak yeni yetişen genç nesil için beyazlamayan bir blucin giymektense, hiç giymemek daha iyiydi.

  • Arkadaşım masraftan kaçmadım, her pantolonu çini mürekkebiyle boyattım. Hata mı ettim yani solmayan jean’i yapmakla. Ben istiyorum ki gencimizin kıçı ağarmasın, aşınmasın! Ama yok! Elin oğlunun kabahati bile bizim meziyetimizden evla! Yapmıyorum ulan pantolon. Gidin ne bok bulursanız onu giyin!
    Notu: 5,6 çekilebilirsinn.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şeyh Sâdi Şirâzî - bostan ve gülistan

richard feynman - Fizik Yasaları Üzerine

İbni Sina - Şifalı Bitkiler ve Emraz