Michael Kohlmeier - Perilerin Şarkısı


Tahtaya kaldırdığımız bu eser, eski Yunan mitolojisinin derlenip toplanmış, biraz da yontulmuş halidir. Kitaba girmezden evvel belirtmem gereken bir husus var ki aziz kardeşlerim; bu hikayelerin günümüze ulaşma nedenini bilmek lazım gelir. Aristo’nun Poetika’sında kalıcı ve bestseller olacak eserlerin şartları bir güzel anlatılır. Bir defa normal insanlar konu edilmez, ya kral, ya tanrı ya da peri cinsinden kahramanlar olmalı der. “Mahalledeki marjinal abla ile onun kaynını kimse merak etmez.” İkinci önemli şart ise, içinde bol bol zina, cinayet ve aile içi puştluk, namussuzluk olacak. Tam da bu özelliklere sahip mitolojide, ırza geçme, ensest ilişki, racon keser gibi kafa kesme, fitne fesat gırla var. Böyle olunca hikayeler çok tutuyor, sahneleniyor,kulaktan kulağa destan gibi akıyor.

Homeros’un ilyada ve odysseia destanları, mitolojinin ana kaynaklarıdır. Gerçi Sofokles de var, ama o da aynı yerden mi araklamış veya ayrı bir membaa mı bilmiyorum. Bildiğim şey ise, ya da anladığım şey desem daha doğru olacak; Zeus tam bir ırz düşmanıymış. Tuttuğunu götürüyor, tutamadığını da (peri kızı Tetis) eşine dostuna ısmarlıyor. Hadiselerden en “trajedik” olanı, Zeus’un saf kız Europa’yı ıssıza götürüş hikayesiydi. Neden trajedik dersen, yapılan yorumun haklılığı derim.

-Zeus Europa’nın ırzına geçti, Europa ise geri kalan tüm dünyanın.

Bir başka enterasan karakter de Daedalus’du. Adam her boka bir nane bulabiliyor. Çözemeyeceği sorun yok. Zaten bir sürü mesele de onun bu bitmek tükenmek bilmez çarelerinden türüyor. Adi Poseydon’un büyüsüne maruz kalan bir hatun, beyaz bir boğayla halvete girmek ister. Kadın gelir Daedalus’ “İçimde azgın bir sığır var fakat şu edepli boğa bana yaklaşmıyor.” Der.

  • Tahtadan bir inek maketi yapalım, sen onun içine gir, o iş tamam.
    Tamam olmasına tamam da, yeni bir sorun var şimdi. Yarı tosun yarı insan bir çocuk doğdu bu izdivaçtan ve geleni geçeni kapıyor.
  • Hiç mesele değil. Ben sizin sarayın (girit) önüne bir labirent yapayım, deli dana tosuncuğu içine koyalım, imkanı yok çıkamaz. Hem size karşı gelenleri de o labirente atarsınız.
    Her şeye bir fikri olan Daedalus da bu labirente atılacak tabi. Aksilik bu ya, adamımızın aklının tersine hafızası da çok zayıfmış. Labirentin çıkış güzergahını hatırlayamıyor. Yanında oğlu İkarus da var. Ulan ne yapsak diye düşünürken, şak diye ampül yanıyor. Üstlerinde dolaşan dev kuşların tüylerini biriktirmişler, duvar diplerinden bal mumu toplamışlar ve kanat yapmışlar. Bundan sonrası zaten meşhur, duymuşsundur. İkarus uçuşa geçtiğinde fazla yükseliyor ve güneşe yaklaşınca balmumu eriyip kanatlar çözülüyor. Şimdi fizik kurallarına girmeye lüzum yok, zira hikayeler hep metaforik. Bunların haricinde Paris’in elması, Pandora’nın kutusu,Medusa’nın kesik başı gibi meseleler de kitapta mevcut. Meraklısıysan bak. Ben pek şaapamadım.
    Notu: 5,2 çekilebilirsinn.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şeyh Sâdi Şirâzî - bostan ve gülistan

richard feynman - Fizik Yasaları Üzerine

İbni Sina - Şifalı Bitkiler ve Emraz