JOHN STEINBECK - fareler ve insanlar
Tahtaya kaldırdığımız bu eseri, açık uçlu fikir alemi olarak
değerlendirebiliriz. Neden? Çünki açıkça üzerine basılmış bir fikir yok,
düğümlü bir trajedi koymuş yazarımız, nereden bakarsan ona göre bir şema çıkı
veriyor. Hikaye olarak iki arkadaşın hayatından bir kesit işlenmiş ki, bu kesit
de birinin sonuna denk gelmiş. Şimdi sen anlamadın, biraz açayım ama elletmem.
Biri minyon tipli, diğeri kazana düşmüş irilikte iki arkadaş
var. Nedense hep iri ve uzun olan biraz ahmakça veya daha eleştirel şekilde söylersem,
safça bir mizaca sahiptir. İşte bu saf olan bir şeyleri okşamayı seviyor. Tıfıl
arkadaş ise şimdiye dek hep onu kollamış güya. Kahramanlar bir çiftlikte işe
başlar ve saf oğlan ahırdaki köpekleri okşar. Sonra aranan bir hatun çıkı
verir.
- Gel benim saçlarımı da okşa. Yeşil sabunla yıkarım, doğal ve kepeksizdir.
- Hani göriyim!Bir okşar, iki okşar, tabi hoşuna gitti köftehorun (demek çok da saf değilmiş) Hatun, “yeter bokunu çıkardın. Çek elini!” der fakat kurtulamaz. Direnmeye kalkınca da adamımız kazara boynunu kırı verecek. Görünmez kaza işte bu. Sonra saf oğlan kaçar, millet de peşinde. Hasılı yakın arkadaşı, can dostu, infaz görevini üstlenir. Hadi bakalım çöz şu ana fikri. Beraber hayal kurduğun dostunu öldürmenin manası nedir? “Sana ayrılan sürenin sonuna geldik pampa. Sen öl ki belki ben hayalimi gerçekleştirebileyim. Yoksa senin yüzünden beni de katrana ve tüye bularlar.” Ya da çok farklı bir fikri vardır, ben çakmamışımdır falan. Dedim ya, yazarımız atmış ortaya bir dram, bul bulabilirsen ana fikri. Tabi eğer senin fosfor yüzden daha fazlaysa, benden daha iyi akıl yürütme yapabilirsin. Benimkinin ayağı burkulmuş.Notu: 6,0 çekilebilirsinn.
Yorumlar
Yorum Gönder