J.D.Salinger - Çavdar Tarlasında Çocuklar


Tahtaya kaldırdığımız bu eser adından da belli, çavdar tarlasındaki maraba çocukları anlatıyor. Gün doğmadan çapaya gidiyor bebeler ve boğaz tokluğuna çalışyorlar.

Evet giriş şakamızı yaptıktan sonra asıl meseleye girelim. Kitabın tarlayla bahçayla alakası yok. Atarlı bir ergenimiz var, okulundan dehlenmiş, evine dönüyor. Aslında niyeti eve dönmek de değil. “Alayım başımı gideyim” havasında. Çiftlik miftlik gibisinden planları var. Okulun yurdundaki arkadaşlarıyla münasebetleri, tren yolculuğu, otelde verdiği mola ve odasına istettiği hatun, (bu detayı şevkin gelsin diye yazdım köftehor) sonra komşunun evinde yaşadığı bir acayip atar daha ardından, nihayet ufak kız kardeşiyle lunapark sahnesi şeklinde kitabın olay özetini yapmak mümkündür. Dili biraz sin kaflıymış diyor ingilicce bilen ağabeylerimiz. Türkçeye geçerken kravat falan takmışlar, biraz düzelmiş.

  • Peki arkadaş kitabın ismi ne alaka o vakit? Madem ki bir gencin okuldan eve serüvenini okuyacaksak?
    El cevap:
    Yazar, o isimle bilinen bir şarkıdan mı tekerlemeden mi, öyle bir şeydi işte, bahsediyor. Nakaratında, çavdar tarlasında koşuşturan veletlerden bahis varmış ve bu tarla da uçurumun dibinde. Kahramanımız kendisini o çocukların uyarıcısı veya kurtarıcısı olarak tasvir eder. Ama finaldeki sahnede kız kardeşi dönmedolabın üzerindeki halkaya uzanırken müdahale etmiyor. “düşsün de görsün ebesininkini” demiyor tabi. “belki de doğru olan karışmamaktır” gibisinden bir yaklaşımı oluyor.
    Benim anladığım bu kadar. Sen daha iyisini biliyorsan da kendine sakla. Yorum bölümü tebrik ve takdir için.
    Yazarımız ise 2010 yılında hayatını kaybetmiş ve öldüğünde 91 yaşındaymış. İşin acayip felsefi boyutu, bu kitaptan sonra artık yayımlanması için hiçbir şey göndermemiş. Kapatmış kendini ıssıza, ne yaptığını kimse bilmiyor. Dedikodulara göre şöyle bir anlayışının olduğu söyleniyor.
  • Gerçek bir yazar; yazdıklarının hiçbir zaman yayınlanmayacağını düşünerek yazmalıdır.
    Yani sadece yaz gitsin felsefesi. Adamımız dünya çapında meşhur olunca tabi, “Şimdi benim yazdığım her boku yayınlarlar.” Fikri doğuyor kafasında ve en iyi çözümü de, peşinen yayımlanmayı reddetmekte buluyor. Tabi tercih meselesi. Yoksa bizim de çoook meşhuuur yazarelerimiz var. Okuyucunun cinsiyetine göre kapak rengi yapar, gündem konusuna göre hikaye kasar. Dedim ya gardaş, tercih meselesi. Kimisi şöhretten kaçar, kimisi şöhret neredeyse oraya çöker. İşte bu da böyle bir mesele.  
    Notu: 6,9 çekilebilirsinn.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şeyh Sâdi Şirâzî - bostan ve gülistan

richard feynman - Fizik Yasaları Üzerine

İbni Sina - Şifalı Bitkiler ve Emraz